Mevlüt Salihoğlu'nun Kaleminden Hocibat’ta Çocukluğum # 1

Mevlüt Salihoğlu'nun Kaleminden Hocibat’ta Çocukluğum # 1

 


Mevlüt Salihoğlu'nun Kaleminden...

Hocibat’ta Çocukluğum 1   06/02/2009

Hocibat’ta çocukluğumda (6-7 yaşlarımda) İlkokul olmadığından yaz kış, kız erkek cami’ye giderdik. Kışın eski caminin altında misafir evi ve bacalı (Barbekülü) oturma odası vardı. Bu odada kışın, yazın da eski caminin üst katında Müezzin bölümünün kuzeye bakan kısmında çocukların dini bilgilerin öğrenmesi için bir bölüm mevcuttu, bazende Kantevadaki mezarliğin yanındaki mescitte çocuklara dini eğitim veriliyordu.

              Bu eğitimleri sırasıyla fahri hoca olarak görev yapanları hatırladıklarım ve ders aldığım Kantevadan Salih Efendi vefatından sonra Şakır Hoca (Şakır İnceler) Bursa’ya göç ettikten sonrada Hasan Hoca (Hasan Karaca) tarafında dini eğitim verilmiştir.

              Bu eğitimler genelde ezber kimi de defter kalem olmadığından Ihlamur ağacının tahtasından yapılmış şimdiki soğan ve sebze doğrama tahtasına benzer (3x20x30 cm ebadında) ğobittca denen bir tahta parçasının ön ve arka yüzüne hoca tarafından kopya kalemle Arapça alfabesi Elif ve duaları yazılarak dini eğitim yazılı olarak verirlerdi.

              Bu alfabeyi ezberledikten sonra hocanın yanına giderek öğrendiğimizi söyleyip okumaya başlardık. Doğru okuduğumuzda hoca bize yeni duaları yazabilmesi için bizi bu yazıyı rende ile silebilecek (genelde babam Ahmet Nuri SALİHOĞLU’na Rendesi olduğu ve evimiz camiye yakın olduğundan) kişilere gönderirdi. Silinen bu tahta yüzüne duaları sırası ile yazarak ezberleyebilenler rutin olarak bu işlem uygulanırdı. Dini eğitimimizi bu imkânsızlıklar içerisinde aldık. Eğitim kuşlukta başlar ikindi ezanı ile sona ererdi.

              En çok hatırladığım ve duygulandığım hususlardan biride, genelde Perşembe günleri ikindi ezanından önce mahallenin büyük ANALALARI camiye gelip hocayı haberdar ederek ezandan sonra çocukları bırakma onlara yemek getireceğim diye haberdar etmeleriydi.

            Eski yaşam düzenimizi Hocibatin tarihinde anlatmış olduğumdan burada detaylı anlatmayacağım. Günde iki defa sabah kuşlukta ve akşam yemek yenirdi.

              Bu büyük ANALAR genelde lakapları ile anılırlardı. Bizde onları ne şekilde tanır ve adlandırır ve halen tanıyanlarda bu şekilde adlandırarak rahmet vermekte,  gerçek isimleri halende bilmemekteyim. Bunları şükranla anarak hatırladıklarım Hoca hala, Nüfe hala, Avaççiphe hala, Hanife (Beduna) hala, Asiye hala, Hanife (Saliğişi) hala ve Çayapğe halalar. Kantevadan Hatice hale (Şakır hocanın eşi) Fadume hala (Alı Rıza Günerin annesi) ve Tibuççi (Dursun Ali Kazancının annesi) hala olarak hatırlamaktayım.

              Daha birçok halalar mutlaka vardır isimlerini hatıllayamadığım diğer bütün halaları da rahmetle anıyorum.  

              İsimlerini hatırladığım ve hatırlamadığım büyük ANALAR camiye hepimize yetecek kadar getirdikleri yiyecekler içinde Sütlü Darı (Ğomu), Hamsili Ekmek, Pekmezli Helva, Beyaz buğday ekmeği, Pişmiş mısır (Kombala) gibi katı yiyeceklerdi. Biz çocuklar bunları afiyetle yedikten sonra yine cami önündeki o küçük sahada oynardık.


              İsimlerini hatırladığım ve hatırlayamadığım tüm arkadaşların sağ olanların Allahtan daha üzün ömürler diler sağlık ve mutluluk içinde yaşamaları dileğimle;


              İsimlerini hatırladığım ve hatırlayamadığım tüm rahmetli olmuş arkadaşlarım ve halalar ile hocaların mekânlarının cennet ruhlarının şad olması dileğimle Allahtan gani gani rahmet dilerim.




                                                                                                                             Mevlüt SALİHOĞLU

                                                                                                                              Mühendis 06.02.2009                                                                                             


                                                                         

Daha yeni Daha eski

Reklam1

Reklam2