Mevlüt Salihoğlu'nun Kaleminden Hocibat’ta Çocukluğum # 3

Mevlüt Salihoğlu'nun Kaleminden Hocibat’ta Çocukluğum # 3

 


Mevlüt Salihoğlu'nun Kaleminden...

Hocibat’ta Çocukluğum 3   06/02/2009

Hocibat ve Kantevadaki çocuk yaştakiler ve geçler bizim yaşıtlarımız ve bizden önceki kuşaklar da her yazın güneşli günlerde serinlemek ve yüzmek için KARMATTE RUBA deresinde geçerdi bütün günümüz.

           Bu deredeki yüzmeye elverişli olan Salığı toba, Dolobondoni ve Omçeli toba adı verilen yerlere giderdik. Gün boyu kimi yüzerek kimi oynayarak günümüzü geçirirdik. Çocuk yaştakilerin hiç birinde MAYO olarak kullanılacak şort üzerimizde olmadığından hepimiz çıplak olarak derede yüzer ve dolaşırdık. Sudan çıkarken edep yerlerimizi ellerimizle kapatmaya çalışırdık.

Genelde her iki mahalleye yakın olduğundan Dolobondoninde yüzerdik. Şimdi bu Dolobondeniye kayadan kopan büyük taş gölün ortasına düşmüş olduğundan göl eski düzeyini kaybetmiştir.

              Her iki mahalle çocuk ve geçleri yüzmeyi bu derede öğrenmişlerdir. Bu nedenle bu derenin eskiler için büyük önem arz etmekte ve anıları bulunmaktadır.  

              Bu derede hakiki kırmızı benekli Alabalık tabii olarak bulunmaktadır. Bu gün derenin kimyasal gübre ve artıklarla kirlenmesi nedeniyle balıkların beslendiği ve yediği su böceği üreyemediğinden balıklar beslenemediğinden yumurta yapıp üreyememekte ve eski düzeyde balık bulunmamaktadır.

              Eskiden bu derede balık tutmak için yağışız günlerde gündüzün olta ile gecede kancalara solucan takarak akşamları kurar sabah ezanla birlikte toplardık. Bu kanca kurma konusunda tecrübeli olan Ahmet KARACA (Fadime Halanın oğlu) ile zindanideki dereyi tercih ederdik. Akşamüstü topladığımız beyaz solucanları taşın üstünde keserek kancalara takar ve derenin uygun olan yerlere kanca ipine taş bağlayarak dere boyu 20-30 adet kancayı kurar ertesi sabah ezan saatinde kancayı toplamaya giderek tutulan balıkları düz taşın üstüne büyükten küçüğe dizerek kardeş payı bölüşürdük.

               Derenin yağışlı ve bulanık zamanında Rahmetli Abdullah KARACA Saçma ile İsmail KARACA ise Boda (Küleği) ile benle birlikte o bulanık derede Bunaya kadar giderek kücümsenemiyecek kadar balık tutardık. Rahmetli İsmail KARACA Bodaya giren küçük (Çipiya) balik yavrularını çanlı olarak yutardı.

              Temmuz ayı sonuna doğru Abcada balık tutmaya giderdik. Abcada arkadaş olarak öğretmen Ali SALİHOĞLU ile abcanın bizim taraftaki kıyılara kanca kurardık. Rahmetli Ali KARACA (Demir Ali) bizden büyük ve güçlü olduğundan Ğalikona kudeliden başlayarak derenin her iki tarafına gelip geçerek kanca kurardı. Bu nedenle kimsenin ulaşamadığı yerlere giderek kancaları kurar ve bizim tuttuğumuz balık miktarından çok daha fazlasını tutardı.

              Bu balık tutma esnasında çok maceralar yaşadım ama akılımda kalan bir anımı anlatayım. Pazar radarını kuran Fansız görevliler tatil günlerinde fırtına deresinde otomatik makine (kelebekle) ile balık tutuklarını görüp ondan ilham alarak bizde bu tarihten sonra kelebekle balık tutmaya başladık.

              Rahmetli Ahmet KARACA (Buduna) yeni otomatik kelebekle balık tutma makinesi kendi imkânları ile yaptı ve abcada denemek için rakaniya geliyor. Bende sabah kuşluk zamanında rakanide dereye bakarak abcayami yoksa karmatte rubaya gidip gitmemekte kararsız olarak dereye bakıp düşünmekteyim. Ahmet abı beni görünce bu makineyi yeni yaptım beraber abcaya gidip bir deneyelim hemen döneriz der ve birlikte ebacayıya gidiyoruz.

               Ahmet abı makineyi denemeye başladı dereye birkaç kez atıktan sonra balık gelmeye başladı. Dere boyu balık tutarak ilerlemeye başladık ve Ğalikona kudeliye gelmiş olduk. Zaman ikindiye yaklaştı oltayı topladık ve Musana çayırlığındaki siyah üzüme çıkarak karnımızı doyurduktan sonra eve dönmek için o patika yolundan ben arkada Ahmet abi önden yürümeye başladık gidiyoruz.       

              Livadi akkra altına geldiğimizde hemen durur ve eyvah ben ne yaptım der. Ne oldu Ahmet abı der demem Annem der. Baktım yolun başında Rahmetli Hanife hala elinde ekmekle beklemekte. Yanına vardığımızda Hanife hala Ahmet sen şaşırdın mı neredesin ben seni nerede bıraktım sen nereye gittim der. Ben kavatı sofrasını kurdum sütü almak için ağıra indim sütü ısıttım bekle ki sen gelesin. Ahmet abı Anne sen çok haklısın ne dersen de bana ne yaparsan yap diyerek annesini yatıştırır. Ve Hep beraber köye doğru yürümeye başladık ve Hanife hala konuşmaya devam eder, madem gidecektim kavatını yapsam beni merek içinde bırakmadan haber verip gitseydin olmazımıydı, beni öldürdün aramadığım bakmadığım yer bırakmadım diyerek bir daha yapmamamızı söyleyerek nasihatte bulundu.

              Karmatte ruba ve Abcada yukarıda adı geçen ve geçmeyenlerin birlikte yüzüp oynadığım ve balık tutuğum arkadaşların sağ olanların Allahtan daha üzün ömürler dileyerek sağlık ve mutluluk içinde yaşamaları dileğimle;

              Rahmetli olanların mekânlarının cennet ruhlarının şad olması dileğimle Allahtan gani gani rahmet dilerim.                                                       

                                                                                Mevlüt SALİHOĞLU

                                                                               Mühendis 06.02.2009 

Daha yeni Daha eski

Reklam1

Reklam2